Herkese selam! Artık okulların da kapanmasıyla ve yaz tatilinin resmi olarak başlamasıyla kendimi kitaplara, yabancı dizilere ve filmlere verebilirim diye düşünüyorum. Bu nedenle de ilk atılımlarımı yaparak hemen dizi araştırmasına girdim. İlgimi en çok çeken dizilerle de başlangıcımı yaptım. Bu postumda sizlere "The Knick" dizisinden bahsetmek istiyorum. Gerçekten muazzam bir dizi ve nasıl final yaptığına aklım ermiyor. Çünkü dizi o kadar güzel ki, o zamanlarda yaşamadığınız için şükrederken; aslında dönemin o boyutunu hiç düşünmediğinizi de fark ediyorsunuz.

Öncelikle dizide gerçekten ne ararsanız var. Irkçılık, bilim, tıp ve neredeyse olabilecek tüm hastalıklar... Dizi asla "Doktorlar" ve "doktorların hayatı" tadında geçmiyor. Aksine, dizide oynayan doktor ve onun hayatı ayrı bir dizi bile olabilir. İlk bölümünden itibaren tek bir dakika sıkılmadım, "çabuk geçse" demedim. Hatta bitince de ne çabuk bitti diye şaşırdım.

Biraz bilimle alakalıysanız ya da, antibiyotiğin bulunmadığı, narkoz yerine eroin kullanıldığı, ambulansların para karşılığında insan taşımayı yarış haline getirdiği o enteresan ve bir o kadar kötü dönemleri merak ediyorsanız, durmayın hemen başlayın. Ama, kan göremeyenler, insan vücudunda herhangi bir yer kesilirken bakamayanlar hiç bulaşmamalı; bence.

1900'lü yılların tıp dünyasını konu edinen The Knick'ten sizler için bazı fotoğraflar eklemeyi de unutmuyorum, elbette.








Eğer diziyi izlemeye başlarsanız, beni de haberdar etmeyi unutmayın ve lütfen dizi hakkındaki görüşlerinizi benimle paylaşın. İyi seyirler diliyorum.